Bir Amerikalı ile bir Japon safariye çıkmışlar. Her ikisi de son teknoloji silahlarını birbirlerine nazire yapmak için yanlarına almışlar. Derken uzakta bir aslan görünmüş.
Amerikalı lazer tüfeğini doğrultmuş ve aslana ateş etmiş. Ama karavana.
Hemen Japon uydudan yönlendirmeli tüfeğini doğrultup ateş etmiş. Fakat o da karavana.
Aslan bizimkileri farkedince üzerlerine doğru gelmeye başlamış.
Amerikalı bir yudum viski içip acı sonu beklemeye başlamış.
Japon hemen botlarını çıkarıp spor ayakkabılarını giymeye başlamış. Amerikalı sormuş :
- Ne o, aslandan hızlı mı koşacaksın?
- Yoo, senden hızlı koşsam yeter.
Padişahın biri:
- "Bana yalan söyleyebilene bir küp dolusu altın vereceğim!" demiş.
Yalancılar, hemen saraya koşuşturup başlamışlar yalana;
1.Yalancı:
- "Bir kuş, aslanı kapıp yuvasına götürdü."
PadiÅŸah:
- "Bunun neresi yalan?"
- "Kuş kartaldır, arslan da kuzu kadar minik bir yavru. Kaptı mı götürür tabii."
2.Yalancı:
- "Komşu ülkede bir eşeği kral yaptılar."
PadiÅŸah:
- "Ülkenin kralı, pencereden bakınırken tacını düşürmüş. Taç da pencerenin altındaki eşeğin başına geçmiş. Taç kimin kafasındaysa, kral odur tabii."
3.Yalancı:
- "Padişahım, ben gökyüzüne bir ok attım. Altı ay sonra geri döndü."
PadiÅŸah:
- "Senin ok bir ağacın üstüne düşmüştür. Ağaç, sonbaharda yapraklarını dökünce, takılacak yer bulamayıp yere inmiştir."
Böylece padişah, her yalana gerçek bir bahane bulmuş ve kimse padişaha bu yalandır dedirtememiş.
4.Yalancı:
Ama bir gün bir Karadenizli gelmiş;
- "Padişahım, sen benim babamdan borç olarak bir küp dolusu altın almıştın. Şimdi geri almaya geldim. Yalandır dersen ödülümü ver.
Yalan değil dersen borcunu öde."
Laz alacaklılardan kaçmak için kapısının üzerine "İstanbul'dayım" yazmış ve her kapı çaldığında tavan arasına kaçıyormuş.
Yine kapı çaldıktan sonra bu kez büyük bir gürültü ile kapı kırılmış ve eve giren birkaç kişi lazın eşyalarını dışarı taşımaya başlamışlar.
Bu durumu tavan arasından seyreden laz:
- Ulan şimdi İstanbul'da olmasam size gösterirdim.
İngiliz vampir, Fransız vampir, bir de Laz Vampir gecenin kör karanlığında uçmaktalardı.
Çok acıktığını sezinleyen İngiliz vampir pike yaptı ve aşağı doğru süzüldü. Birkaç dakika sonra ağzı kan içinde geri döndü.
- Aşağıda bir ağıl vardı. 20-30 ineğin kanını emdim, Nefisti.
Bir süre sonra Fransız vampir de pike yaparak aşağı süzüldü. Geri döndüğünde ağzı yüzü kan içindeydi. İngilize bakarak;
- Hani senin az önce girdiğin ağıl vardı ya...
- Evet.
- Onun yanında bir ahır vardı, gördün mü?
- Evet gördüm.
- İşte orada en azından 40 tane atın kanını emdim. Nefisti.
Bu konuşmalar sonucunda tabii Laz vampirin de canı beslenmek istiyordu. O da pike yaptı, süzüm süzüm süzüldü. Aradan 5 dakika geçti, Laz vampir her yeri kan içinde geldi... Onun bu hali diğerlerinin, müthiş bir ziyafet çektiğini düşünmelerine neden oldu.
Tabii oldukça meraklanmıştı İngiliz ve Fransız vampirler...
- Eee? Nasıldı?
- Ula uÅŸaklar, hacan asaÄŸuda pir aÄŸil vardi daa, gordinuz mu?
- Eveet, gördük.
- Hacan onun yanında da pir ahur vardi daa, oni da gordinuz mu?
- Eveet, gördük.
- Hacan o ahurun yanında da pir elektruk direğu vardi daa, oni da gordinuz mu?
- Eveet, gördük.
- Hacan pen oni gormedum daa.
Karadenizlinin biri bara girmiÅŸ.
- "Barmen bey, Limonsuz bir tekila lütfen" demiş.
Barmen:
- "Beyefendi, limonumuz kalmadı, kusura bakmayın. Portakalsız versek olur mu?"